TÜRKİYE’DE 0-8 YAŞ ÇOCUĞA YÖNELİK AİLE İÇİ ŞİDDET ARAŞTIRMASI VE ÇOCUK YETİŞTİRME TUTUMLARI

Şiddetin her türünden her ortamda korunmak tüm çocukların hakkıdır. Ancak dünyadaki birçok çocuk bu temel haklarından mahrum olarak yaşamakta ve de farklı şiddet türlerine maruz kalmaktadır. Bu maruz kalınan farklı şiddet türlerinin çocukların yaşamlarını etkilediği bilinmektedir. İhmal sıklıkla çocuğa yönelik şiddetin sık ancak göz ardı edilen bir yönüdür. İhmal çocukların sağlık, beslenme, barınma gibi temel fiziksel ihtiyaçların karşılanmaması kadar eğitim gibi bilişsel, sosyal ve duygusal ihtiyaçların da karşılanmamasını kapsamaktadır. Çocuklara yaşlarına uygun olmayan sorumlulukların taşıtılması da (sürekli ev işi yaptırmak, kardeşin bakım sorumluluğunu üstlenmek, evdeki yaşlı veya bir hastaya baktırmak gibi) yine ihmal kapsamında değerlendirilmektedir.

Şiddet ise duygusal, fiziksel veya cinsel boyutuyla çocukları etkilemekte ve hayatlarına yıllarca sürebilen olumsuz izler bırakmaktadır. Duygusal şiddet çocuğun kendisini değersiz, sevilmeyen, istenmeyen biri olarak görmesini, hissetmesini sağlayan tüm tutum davranış ve sözcükler olarak değerlendirilebilir. Üstelik bu tutumların çoğu birçok kültürde maalesef olağan olarak karşılanmaktadır (çocuğa küsmek, ona küstüğünü söyleyip konuşmamak, azarlamak, başkalarının önünde küçük düşürmek veya utandırmak, cezalandırma amacıyla ihtiyaçlarını karşılamamak, bir odaya kilitlemek gibi). Ayrıca çocuğu dövmekle tehdit etmek, korkutmak, küfür etmek, aşağılamak gibi fiziksel ve duygusal bütünlüğünü sarsan davranışlar da bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Çocuğun sağlığı, yaşamı, gelişmesi veya onuru açısından zararlı olabilecek her tür fiziksel güç kullanımı ise fiziksel şiddet olarak değerlendirilmektedir. Çoğu zaman toplumda olağan, sıradan gibi algılanan tokat atma, terlik fırlatma, itme sarsma, kafasına veya belirli beden yerlerine vurma, saç kulak çekme gibi davranışlar fiziksel şiddet örnekleridir. Çocukların cinsel içerikli herhangi bir davranışa maruz kalmaları da (cinsel içerikli sözcükler, açık saçık konuşmalar, çocukların yanında uygunsuz içerikli resimlerin gösterilmesi veya yayınların izlenmesi, uygunsuz dokunmalar da dahil) cinsel istismar olarak değerlendirilmektedir. Şiddetin her türünün çocuklar üzerinde kalıcı olumsuz etkileri vardır.

Erken çocukluk döneminde şiddetle karşılaşmak veya tanıklık etmek henüz olgunlaşma sürecindeki beyni etkileyebilir. Ev içerisindeki veya çevredeki şiddete tanıklık da fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel sorunlara yol açar, depresyon, kaygı, saldırgan tavırlar, madde bağımlılığı, intihar eğilimi, yaralanma ve hatta ölüm gibi sonuçlara neden olabilir. Türkiye’de 0-8 yaş arası çocuklara yönelik aile içi şiddetin yaygınlığı, yöntemleri ve özellikle de şiddetin uygulanmasına neden olan koşullarla ilgili somut veriler elde etmek amacıyla 2013 yılında çocuğa birincil derecede bakım veren ebeveynlerin (3.043 kadın ve 1.058 erkek, çoğunluğu anne baba) beyanları ile ulusal ölçekte bir araştırma yürütülmüştür.(Bernard Van Leer Vakfı, Boğaziçi Üniversitesi, Hümanist Büro ve Frekans Araştırma ortaklığında). Bu araştırmada öne çıkan önemli bulguların bazıları şunlardır; * Çocuk gelişiminin sağlıklı ilerleyebilmesi için 0-2 yaş grubunda hiç bir şekilde televizyon izlenmemesi önerilirken, bu yaş dilimindeki çocukların yaklaşık %24’ü her gün en az iki saat TV izlemektedir. 0-8 yaş arasında ise en az 2 saat TV izleme oranı %66’dır. * Özellikle 0-8 yaş arasındaki çocukların kendilerini koruma açısından henüz çok donanımlı olmadıkları düşünülürse çocukların 'dışarıda bir yetişkin olmadan zaman geçirmeleri' sakıncalıdır. Ancak bu yaş grubu çocukların %32’sinin oyun parkında, sokakta, spor sahasında, internet kafede yanında bir yetişkin olmadan zaman geçirdiği anlaşılmaktadır.

En yoksul koşullarda ve dolayısıyla en zor koşullarda yaşayan ailelerdeki çocukların aile içi şiddet tanıklığı, diğer ailelere göre daha yüksek bildirilmiştir. Tüm bu bulgular, her ebeveyn ve çocuğun bakımını üstlenmiş kişi için erişilebilir ve etkililiği kanıtlanmış anne-baba eğitim programları bulunması ihtiyacını ortaya koymaktadır. Bu eğitim programları da çocukluk dönemi ve ihtiyaçlarını, riskler ve koruma yollarını; çocuk ve ergenlerin zor davranışlarını anlama, çocuğun gelişimini destekleyici disiplin yöntemleri, aile içi iletişimi; eşler arasında çocuğun eğitimi ile ilgili konularda uyumu kapsamalıdır. Bu programların etkili olması, tüm nüfus için erişilebilir olması, çocuğun gelişimi ile birlikte güncellenmesi, babaları da kapsaması, anne babalara tutum ve becerilerin pekiştirilmesi için danışmanlık olanağının tanınması önerilmektedir.

Ruh sağlığı hizmetleri bütün nüfus bakımından rahatlıkla erişilebilir nitelikte değildir. Ruh sağlığı tedavi hizmetlerinin hem kalite hem de ücret bakımından erişilebilir hale gelmesi sağlanmalıdır. Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi olarak okullarda ebeveynlere sunulan ilgili seminerler ile çocukluk dönemi ihtiyaçları ve çocukların davranışlarının anlaşılır olmasına çalışmaktayız. Ayrıca ebeveynlik becerilerinin pekiştirilmesi için kişiye özel danışmanlık olanaklarının da varolduğu merkezimizde bu ruh sağlığı hizmetlerinin tümü ücretsiz olarak tüm kesimlere sunulmakta, herkese erişilebilir olması sağlanmaktadır. Herkese şiddetsiz günler dileriz.

 

Kadıköy Belediyesi Çocuk Koruyucu Ruh Sağlığı Merkezi Tıbbı Sorumlu
Uzm.Dr.Timur Şefketoğlu